Köfteci Hüseyin
Aslen İzmir’li olan Rahmetli Hüseyin Taşsöken tam 40 sene önce Taksim’deki kilisenin sokağında tezgâhta köfte satarak başlamış mesleğe. İlk 5 yılın ardından Beyoğlu Kurabiye sokakta köfteci dükkânını açımış ve 35 senedir de hizmet veriyor. Hüseyin bey’in ardından oğulları Cumhur ve Hakan beyler mesleğe devam ediyorlar. Biri ocağın diğeri de servisin başında.
Köfte, dana ve kuzu eti karışımına soğan ve ekmek eklenmesi ile hazırlanıyor. Diğer birçok köfteci, köftelerine ekmek ve benzeri katkılar koymadıklarından övünürken Köfteci Hüseyin’de ekmek lezzetin bir parçası ve hiç de fena değil. Tadı sokakta yediğiniz tükürük köftesini hatırlatan nostaljik bir lezzette. Köfte yanında bolca, kıpkırmızı domates, soğan ve formülü gizli biber sosu ile birlikte servis ediliyor. Yanında da tabiî ki piyaz. Piyaz maalesef diğer birçok yerdeki gibi zeytinyağı değil çiçek yağı ile hazırlanmış ancak onun da kendine has farklı bir tadı var, içine köftenin biber sosundan da ekletirseniz çok daha iyi bir tada ulaşabilirsiniz.
Akşam servisi olmayan bu küçük köfteci de yazları dükkân önüne koydukları masalar sayesinde daha kolay yer bulabilirsiniz ancak kışın öğlen arası saatlerinde biraz sıra beklemeniz gerekebilir.













Balat Hastanesinin ve eski Galata köprüsünün hemen karşısındaki Çanak'ın özelliği fasulyesinin Erzurum İspir fasulyesi olması ve de mangalda pişirilmesi. Kuru fasulyenizi pastırmalı ya da etli tercih edebiliyorsunuz. Fasulyenin önemli bir farkı içine nane konuluyor olması. Ben nanesiz tercih etsem de yine de nane farklı bir tat katmış.



Kuru fasulyenin yanı sıra Kasap köftesi de denemelisiniz. Köfte, gerçekten tipik kasap köftesi tadında. 1 porsiyonda 2 adet büyük lezzetli köfte geliyor masanıza. Çanak'ın pilavı ve güveç kapta sunulan yoğurdu da çok lezzetli. Masadan fırın sütlaç yemeden kalkmayın derim.
İşte kurufasülyecilerin Rize-Çayeli'nden başlamış bir efsanesi. Fahri Hüsrev amca askere gitmeden önce İstanbul Teknik Üniversitesi Gümüşsuyu kantininde çalışıyormuş. Askerden sonra memleketi Çayeli'ne dönmüş, yol üstünde ahşap bir barakada sıcak süt satmaya başlamış. Ardından köfte, kurufasülye derken bugünlere gelmiş.
Çayelinin dışında Ankara ve istanbul'da da birer lokanta var. Her birinin başında bir oğlu duruyor. Hüsrev'in efsane özelliği gizli fasülye pişirme formülünden geliyor. Söylentiye göre fasülyeyi su yerine sütde bekletiyorlarmış, ben denedim ama bir fark göremedim. Fasülyesi Erzurum İspir'den geliyor, cinsi şeker fasülyesi. Fasülyeyi bakır tencerelerde pişiriyorlar ve ocaktan indikten sonra mutlaka 20 dakika fırında da kalıyor. Gittiğinizde paketlenmiş satılık fasülye ve kendi özel harmanları çaylardan da alabilirsiniz.
Volkan Göksel Korkut kardeşimle Çayelin'de ki Hüsrev'e gittiğimde saat akşam 10 idi ve kapatmak üzereydiler ama sağolsun Fahri amca ve oğlu servis verdirtti, mutfak dahil lokantayı gezdirdi, üstüne de süper sohbet.
İstanbul'daki Hüsrev'den Görüntüler